Âşık Veysel Şiirleri




AĞLAR VEYSEL ÇIKMAZ SESİ

Ah çektikçe erir gider Yüreğimin yağı benim Seni görsem durur gider Dillerimin bağı benim Gam leskesi saf saf oldu Hep sözlerim boş laf oldu Senin yolunda mahv oldu Gençliğimin çağı benim Ah belimi büken oldu Gurbet bana diken oldu Altı aydır mekan oldu Dibi kırkkız dağı benim Sensin derdine düştüğüm Hayal oldu konuştuğum Her gün yediğim içtiğim İçerimde ağu benim Ağlar VEYSEL çıkmaz sesi Gine coştu gam deryası Garip gönlümün yaylası Güzel hüsnün bağı benim

AĞLAYI AĞLAYI VARDIM PINARA

Ağlayı ağlayı vardım pınara Kirli yağlığımı yuvermediler Herkes destisini doldurdu çıktı Bana da bi damla su vermediler Elimde bir kadeh vardım kurnaya Hücum eylediler bana vurmaya Elimdeki kadehimi kırmaya Tuttular bir kaçı koyvermediler Al bu kadehini kaldır dediler Gözünün yaşıyle doldur dediler Bir fincan su verdik bildir dediler Sanki ya verdiler ya vermediler Çalıştım kadehim dolduramadım Kimseye halimi bildiremedim Gönlümün arzusunu aldıramadım Dileğim hekime deyvermediler Veysel bu sitemler canımı yaktı Güzellerde eda yoktur naz kalktı Herkes üç beşini aldı bıraktı Beni de bir kere evermediler

ALA GÖZLÜ BENLİ DİLBER

Ala gözlü benli dilber Bir gün gelsen bize doğru Seni sevdim can u dilden Çekme kendini naza doğru Ne pervam var ne de perdem Sanma beni hali bir dem Söyler seni teller her dem Kulak versen saza doğru Aşıka zülfükar isen Gülsen de güle zar isen Hakikatli bir yar isen Ben geleyim size doğru Gönülleri bir edelim Gayrileri biz nidelim İkimiz de bir gidelim Yürüyelim ize doğru Bir gün için feryadı zar Bülbül eder her dem seher Aç sinemi gel gör ne var Arttı derdim yüze doğru Kafi derdim bir derd katma Veysel'i yabana atma Kerem eyle çok uzatma Kavuşalım yaza doğru.

ALDANMA CAHİLİN KURU LAFINA

Aldanma cahilin kuru lafına Kültürsüz insanın kulu yalandır Hükmetse dünyanın her tarafına Arzusu hedefi yolu yalandır Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz Gül dikende biter diken gül olmaz Diz diz eden her sineğin bal'olmaz Peteksiz arının balı yalandır İnsan bir deryadır ilimle mahir İlimsiz insanın şöhreti zahir Cahilden iyilik beklenmez ahir İşleği ameli hali yalandır Cahil okur amma alim olamaz Kamillik ilmini herkes bilemez Veysel bu sözlerin halka yaramaz Sonra sana derler deli yalandır

ALLAH BİRDİR PEYGAMBER HAK

Allah birdir Peygamber Hak Rabbül alemindir mutlak Senlik benlik nedir bırak Söyleyim geldi sırası Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i Hep Adem'in oğlu kızı Beraberce şehit gazi Yanlış var mı ve neresi? Kuran'a bak İncil'e bak Dört kitabın dördü de Hak Hakir görüp ırk ayırmak Hakikatte yüz karası Binbir ismin birinden tut Senlik benlik nedir sil at Tuttuğun yola doğru git Yoldan çıkıp olma asi Yezit nedir, ne kızılbaş Değil miyiz hep bir kardaş Bizi yakar bizim ateş Söndürmektir tek çaresi Kimi ne çeker dilinden Hem belinden hem elinden Hayır ve şer emelinden Hakikat bunun burası Şu alemi yaratan bir Odur külli şeye kadir Alevi Sünnilik nedir Menfaattir varvarası Cümle canlı hep topraktan Var olmuşuz emir Haktan Rahmet dile sen Allah'tan Tükenmez rahmet deryası Veysel sapma sağa sola Sen Allah'tan birlik dile İkilikten gelir bela Dava insanlık davası…​

ANAMA

Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti Anam Acı tatlı zahmetime katlandı Uçurdu yuvadan yürüttü Anam Anaların hakkı kolay ödenmez Analara ne yakışmaz ne denmez Kan uykudan gece kalkar gücenmez Emzirdi salladı uyuttu Anam Doğurdu beni Sivas ilinde Sivralan Köyünde tarla yolunda Azığı sırtında orak elinde Taşlı tarlalarda avuttu Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi Huysuzluk edersem kalkar döverdi Hemen kucaklayıp okşar severdi Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuğudum Anam bana ders verdi Okumamı çalışmamı ön gördü Milletine bağlı ol da dur derdi Vatan sevgisini giyitti Anam Tükenmez borcum var Anama benim Onun varlığından oldu bedenim Kimi köylü kızı kimisi hanım Ta ezel tarihte kayıtlı Anam Veysel der kopar mı Analar bağı Analar doğurmuş ağayı beyi İşte budur sözlerimin gerçeği Okuttu öğretti büyüttü Anam

ANLATAMAM DERDİMİ DERTSİZ İNSANA

Anlatamam derdimi dertsiz insana Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez Derdim bana derman imiş bilmedim Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz Gülü yetiştirir dikenli çalı Arı her çiçekten yapıyor balı Kişi sabır ile bulur kemali Sabretmeyen maksudunu bulamaz Ah çeker aşıklar ağlar zarınan Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan Çağlar deli gönül ırmaklarınan Ağlar ağlar göz yaşların silemez Veysel günler geçti yaş altmış oldu Döküldü yaprağım güllerim soldu Gemi yükün aldı gam ilen doldu Harekete kimse mani olamaz

ASLIMA KARIŞIP TOPRAK OLUNCA

Aslıma karışıp toprak olunca Çiçek olur mezarımı süslerim Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar Gök yüzünde dalgalanır seslerim Ne zaman toprakla birleşir cismim Cümle mahluk ile bir olur ismim Ne hasudum kalır ne de bir hasmım Eski düşmanlarım olur dostlarım Evvel de topraktır sonra da adım Geldim gittim bu sahnede oynadım Türlü türlü tebdilata uğradım Gahi viran şen olurdu postlarım Benden ayrılınca kin ve buğuzum Herkese güzellik gösterir yüzüm Topraktır cesedim güneştir özüm Hava yağmur uyandırır hislerim Alemler alemi ölçer biçerler Hamını hasını eller seçerler Bu dünya fanidir konar göçerler Veysel der ki gel barışak küslerim

AŞIKLAR

Karadeniz gibi kükrer coşarsa Dalgası gelince yaman aşıklar Hırs gelip de ayranlığı şişerse Kaybeder irade, dümen aşıklar Ağzına geleni hemen atarlar Ben aşığım diye çalım satarlar Haram demez helal demez yutarlar Bibersiz baharsız çemen aşıklar Karanlıkta ayna görse ay sanır Üryada şarap içse mey sanır Mezarlığa yol uğrasa köy sanır Gözleri kararmış duman aşıklar İyi demez kötü demez metheder Bakarsın ki bir tel kırmış çat eder Sorsan baksan aşka binmiş at eder Yorulup yollarda kalan aşıklar Şehvetle aşıktır kıza geline Arı olan tuz katar mı balına Ebrişimden nazik ipek teline Tadarlar çeşitli yalan aşıklar Kabını yumaya bulamaz karı Hind'ten Hindistan'dan bahseder yari Beğenmez topalı bulamaz körü İsterler bir kaşı keman aşıklar Asıl aşıkların arzu cemaldir Arifler bilirler ehl-i kemaldir Aşıklar bizlere yüz yıllık yoldur Koşsak da peşinden hemen aşıklar Aşıklar çoğaldı sadık az kaldı Fikreyle ey Veysel ne zaman geldi Şiirde ne özet ne bir öz kaldı Savurur denesiz saman aşıklar

AŞKIN BENİ ELDEN ELE GEZDİRDİ

Aşkın beni elden ele gezdirdi Çok dolandım bulamadım eşini Beni candan usandırdı bezdirdi Tuzlu imiş yiyemedim aşını Benim ile gezdin beni arattın Beraber oturup beraber yattın Türlü türlü güllerinden koklattın Aşık ettin güle bülbül kuşunu Altmış iki yıldır seni ararım Tükendi sabrım yoktur kararım Dağa taşa kurda kuşa sorarım Kimse bilmez hikmetini işini Her millete birer yüzden göründün Kendini sakladın sardın sarındın Bu dünyayı sen yarattın girindin Her nesnede gösterirsin nakşını Görenlere açık körlere gizli Kimine göründün oruç namazlı Veysel'e göründün cilveli nazlı Tutan bırakır mı senin peşini ​

BENDEN SELAM SÖYLEN VEFASIZ YARE

Benden selam söylen vefasız yare Gurbet benim olsun sıla kendine Çekilmedik derdimizi bölüşek Başlı ben alayım sıla kendine Dökek derdimizi ölçek bölüşek Ne el bize ne biz ele karışak Felek bize gül demez ki gülüşek Cefa benim olsun çile kendine Çektiğim cefalar yar senden geldi Bana bu sitemler kar senden geldi Başımdaki duman kar senden geldi Ben kara bağlayım ala kendine Evvelden hastadır yaralı gönlüm Sevdayı mahbuba ereli gönlüm Aşkın gömleğine gireli gönlüm Hicranı Veysel'den n'ola kendine

BENİ HOR GÖRME KARDEŞİM

Beni hor görme kardeşim Sen altındın ben tunç muyum Aynı vardan var olmuşuz Sen gümüşsün ben saç mıyım Ne varise sende bende Aynı varlık her bedende Yarın mezara girende Sen toksun da be aç mıyım Kimi molla kimi derviş Allah bize neler vermiş Kimi arı çiçek dermiş Sen balsın da ben cec miyim Topraktandır cümle beden Nefsini öldür ölmeden Böyle emretmiş yaradan Sen kalemsin ben uç muyum Tabiata Veysel aşık Topraktan olduk kardaşık Aynı yolcuyuz yoldaşık Sen yolcusun ben bac mıyım

BESEREK DAĞI

Arzusun çektiğim Beserek Dağı Elvan elvan çiçeklerin açtı mı? Çevre yanın güzellerin otağı, Bizim eller yaylasına göçtü mü? Güney tarafında Kurban Pınarı, Kalktı mı Mezarlı Boyu'nun karı? Garip öter meşeliğin kuşları, Yavru şahin yuvasından uçtu mu? Yeşil atlas giymiş dağlar süslemiş, Mescit köyü eteğine yaslanmış, Şeme Dağı, duman olmuş puslanmış, Sivralan'a nuru rahmet saçtı mı? Zaman gelip göçler geri dönerken, Güzellerin yaylasından inerken, Dilberler doldurup bade sunarken, Veysel Şatır, hatırlara düştü mü?

BİLMEM HAYAL MİYDİ YOKSA DÜŞ MÜYDÜ

Bilmem hayal miydi yoksa düş müydü Gönül arzusunu buldu bu gece Yalın kılıç mıydı bir ateş miydi İçerim köz ile doldu bu gece Bilemedim gece ile gündüzü Seçemedim güneş ile yıldızı Mestane gözleri mestetti bizi Aklımı başımdan aldı bu gece Mah yüzüne bakma ile doyulmaz Sıra sıra benleri var sayılmaz Aşk meyinden içen aşık ayılmaz Bilemedim bana noldu bu gece? Durmaz yanar gerçeklerin çerağı? Yakın olur ehl-i aşkın ırağı Gölköy oldu VEYSEL'lerin durağı Hayali karşıma geldi bu gece

BİR HAYAL PEŞİNDE DOLANDIM DURDUM

Bir hayal peşinde dolandım durdum Asla terk etmezem sanma unuttum Sönmez ümidlerden beklerim yardım Bu gün yarın dedim gönlüm avuttum Gahi zengin oldum hülya yaşattım Nerde güzel gördü isem laf attım Sevda denizinde gönlüm aldattım Arzularım suya düştü ne ettüm Gahi fakir oldum hayli süründüm Gahi mecnun oldum aba büründüm Nerde güzel gördü isem yerindim Ucu çıkmaz bir küçücük yol tuttum Veysel bu sevdadan vazgeç dediler Olup bitenleri yaz geç dediler Sevdiğin kapıdan az geç dediler Acı sözü sevdiğimden işittim ​

BİR KÜÇÜK DÜNYAM VAR İÇİMDE BENİM

Bir küçük dünyam var içimde benim Mihnetim ziynetim bana kafidir Görenler dar görür geniştir bana Sohbetim ülfetim bana kafidir İstemem dünyanın saltanatını Süslü giyimini Arap atını Bilirsem Türklüğüm var kıymetini Vatanım milletim bana kafidir İsterdim hayatta düşmanla savaş Milletime kurban olaydı bu baş Nasip değil imiş şehitlik kardaş İmanım niyetim bana kafidir Dünya geniş olsun ister dar olsun Yeter ki kalbimde iman var olsun Her zaman milletim bahtiyar olsun Rütbemle mesnedim bana kafidir İçimde beslerim bir büyük ordu Çiğnesin düşmanı yükseltsin yurdu Azmi zihniyeti Veysel'in derdi İşte bu niyetim bana kafidir

BİR PİPOM VAR YAMALIKLI

Bir pipom var yamalıklı Palto giyerim alıklı Oğlum kızım çarıklı Mes giymemiş soyum benim İki gözüm görmez benim Kimse halim sormaz benim Beş gün evde durmaz benim Gurbet oldu köyüm benim Bir eşim var kızıl sarı Gubardır gezer saçları Benim der dünya dilberi Böyle düşmüş payım benim Sır saklamam sitir örtmem Tangolardan otur örtmem Hecap bilmem hatır örtmem Olmaz olsun huyum benim VEYSEL sözün beş par'etmez El bir taraf yare yetmez Günah yanından hiç gitmez Bilmiyorum ki neyim benim

BİR DERD EHLİ BULSAM DERDİM SÖYLESEM

Bir derd ehli bulsam derdim söylesem İyi olmaz derdlerim halim n'olacak Hekimler derdime derman bulamaz Bir değil beş değil derd kucak kucak El vurma yarama yaklaşma kardaş Derdimi söylesem tükenmez baş baş İçimde yanıyor tütünsüz ateş Ceset soba gibi kalbim bir ocak Aşıklar alemde gülmez dediler Akar göz yaşlarım silmez dediler El elin derdini bilmez dediler Kimler gelip hatırımı soracak. Katlan bu cefaya sabreyle gönül Bu dünyanın işi hep böyle gönül Başından geçeni sen söyle gönül Neler geldi geç oldu olacak Veysel'in derdine bulunmaz çare Etseler vücudun hem pare pare Bir arzuhal sundum hakiki yare O yar gelip yaralarım saracak

BU ALEMİ GÖREN SENSİN

Bu alemi gören sensin Yok gözünde perde senin Haksıza yol veren sensin Yok mu suçun burda senin Kainatı sen yarattın Herşeyi yoktan var ettin Beni çıplak dışar'attın Cömertliğin nerde senin Evli misin ergen misin Eşin yoktur bir sen misin Çarkı sema nur sen misin Bu balkıyan nur da senin Kilisede despot keşiş İsa Allah'ın oğlu demiş Meryem Ana neyin imiş Bu işin var bir de senin. Kimden korktun da gizlendin Çok aradın, çok izlendin. Göster yüzünü çok nazlandın Yüzün mahrem ferde senin Binbir ismin bir cismin var Oğlun, kızın ne hısmın var Her bir irenkte resmin var Nerde baksam orda senin Türlü türlü dillerin var Ne acaip hallerin var Ne karanlık yolların var Sırat köprün nerde senin Ademi sürdün bakmadın Cennette de bırakmadın Şeytanı niçin yakmadın Cehennemin var da senin Veysel neden aklın ermez Uzun kısa dilin durmaz Eller tutmaz gözler görmez Bu acaip sır da senin ÇAMLIBEL Bir yar için diyar diyar dolandım Yoruldum da Çamlıbel'e yaslandım Irmak oldum çalkalandım bulandım Duruldum da Çamlıbel'e yaslandım Gahi gönül oldum yüksekten uçtum Ferhat oldum aşk uğrunda çalıştım İrenk irenk çiçeklere karıştım Dirildim de Çamlıbel'e yaslandım Yıldızdağı Pir Sultan'ın yaylası Kılıç kalkan kırat beylerin süsü Kulağıma değdi Köroğlu sesi Dirildim de Çamlıbel'e yaslandım Feleğinen çok oynadım ütüldüm Bir zalimin tuzağına tutuldum Haraç mezat dost uğrunda satıldım Verildim de Çamlıbel'e yaslandım Veysel der bir yarin derdine düştüm Aşkın dolusunu elinden içtim Kendi kaçtı hayaline ulaştım Sarıldım da Çamlıbel'e yaslandım ​
ÇARIK MESS KONUŞMASI

Çarık söylüyor: Aman kardeş cok üşüdüm Sen köşede ben dışarda Senin ile kardeş idim Sen köşede ben dışarda Mes söylüyor: Elin, yüzün çamur bu ne Git ahırda kızınsene Laf istemem uzun çene Ben köşede sen dışarda Çarık söylüyor: Sen de deri, ben de deri Görüyon mu kör kaderi Sen tutmuşsun mevkileri Sen köşede ben dışarda Mes söylüyor: Neler gördüm tezgahlarda Hiç gezmedim uzaklarda Hakkım vardır bu haklara Ben köşede, sen dışarda Çarık söylüyor: Güzel güzel halı kilim Senin kılın benim kılım Tepeleyip etme zulüm Sen köşede ben dışarda Mes söylüyor: Ben kimseye etmem zulüm Ne çare ki böyle yolum Halı gene benim halım Ben köşede sen dışarda Çarık söylüyor: Sen gezersin halılarda Güzel güzel balolarda Ben gezerim çalılarda Sen köşede ben dışarda Mes söylüyor: Mes çarıktır, çarık mestir Yürürlerse aynı sestir Veysel söyler bir nefestir Gah içerde, gah dışarda

ÇIRPINIP İÇİNDE

Çırpınıp içinde döndüğüm deniz Dalgalanır coşar rüzgarından Mevce gelir coşar inleyen aşkım Ah çektikçe kaynar gelir derinden Derya coşar inci saçar kenara Aşk ehli dayanır ateşe kara Bülbüller gül için giyinler kara Seherler uyanır gülizarından Dert ile mihnete dalmayan aşık Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık Kınama Veysel'i fikri dolaşık Ayrılmış yarinden yar diyarından

ÇOK YALVARDIM ÇOK YAKARDIM

Çok yalvardım çok yakardım Uyanmadı kara bahtım Şansım küsmüş etmez yardım Uyanmadı kara bahtım Uyur uyanmaz ikbalim Nic olacak benim halim Boynuna olsun vebalim Uyanmadı kara bahtım Kader kadere eş oldu Ağladım gözüm yaş oldu Uzun boylu savaş oldu Uyanmadı kara bahtım Tecellim bozuk temelden Gitti gençlik çıktı elden Aşka mahkumuz ezelden Uyanmadı kara bahtım Kısmet beni diyar diyar Dolandırır bilmem ne var Veysel oldu candan bizar Uyanmadı kara bahtım

DALGIN DALGIN SEYREYLEDİM ALEMİ

Dalgın dalgın seyreyledim alemi Renkler ne çiçekler ne koku ne Bir arama yaptım kendi kafamı Görünen ne gösteren ne görgü ne Çeşitli irenkler türlü görüşler Hayal midir rüya mıdır bu işler Tatlı muhabbetler güzel sevişler Güzellik ne sevda nedir sevgi ne Göz ile görülmez duyulan sesler Nerden uyanıyor bizdeki hisler Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler Duyulan ne duyuran ne duygu ne Kimse bilmez dünya nasıl kurulmuş Her cisime birer zerre verilmiş Cümle varlık bir kuvvetten var olmuş Gelen ne giden ne yol ne yolcu ne Herkese gizlidir bu sırr-ı hikmet Her nesnede vardır bir türlü ibret Veysel'i söyletir bir büyük kuvvet Söyleyen ne söyleten ne Tanrı ne?

DELİ GÖNÜL DEĞME ÇAYDAN BULANMAZ

Deli gönül değme çaydan bulanmaz Coşarsa dalgası kendinden olur Derdsiz aşık diyar diyar dolanmaz Gezdirir kavgası kendinden olur Gönüle delidir demiştik baştan Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan Boğulmaz denizden yenmez ateşten Ateşi kor közü kendinden olur Gönül bir deryadır dalgası dinmez Her güzele meyil verip dost denmez Taşıma su ile değirmen dönmez Dökülür çarka su kendinden olur Yüce dağlar ova gibi düzlenmez Veysel muhannetten kerem gözlenmez Tilki gölgesine arslan gizlenmez Yiğidin gölgesi kendinden olur

DOSTLAR BENİ HATIRLASIN

Ben giderim adım kalır, Dostlar beni hatırlasın. Düğün olur, bayram gelir, Dostlar beni hatırlasın. Can bedenden ayrılacak, Tütmez baca, yanmaz ocak, Selam olsun kucak kucak, Dostlar beni hatırlasın. Açar solar türlü çiçek Kimler gülmüş, kim gülecek Murat yalan, ölüm gerçek, Dostlar beni hatırlasın. Gün ikindi akşam olur, Gör ki başa neler gelir, Veysel gider, adı kalır Dostlar beni hatırlasın ​

DURUM

Dünya debdil oldu durum değişti. Kimi aya gider kimi cennete. Dünya güzellendi itibar düştü, Anne baba yoksun kaldı hürmete. Bin dokuzyüz altmışyedi yılında Çirkin sözler gezer halkın dilinde Ud edep kalmadı kızda gelinde Büyükler küçüğe gelir minnete Bakmaz mısın insanların işine Kötülükler doğar peşi peşine Mezhep kavgasından din döğüşüne Sanki varıp sığmamışlar cennete. Kimisi söz verir sözünde durmaz Hakikati doğru sözü duyurmaz İşlediği suçun farkına varmaz Ne yüzle varacağız ahirete Kötülükler memlekete kök saldı Fitnelik fesatlık arttı çoğaldı Bu işin ıslahı Allah'a kaldı Ulu Tanrım yardım etsin millete. Tezvirlerin işi gider ileri Yalancıya itibar çok ekseri Hilekarın sahtekarın işleri Yol açıyor rezalete nefrete. Gitmiyor gönlümün kederi, yası Doğru söyleyene diyorlar asi Bitmez bu dünyanın kuru davası Çekil Veysel bir köşe-yi vahdete.

DÜNYA GENİŞ İDİ ŞİMDİ DARALDI

Dünya geniş idi şimdi daraldı Çıkıp gideceğin yer belli değil Yetmiş altı yıldır alır satarım Bakmadım deftere kar belli değil Seyrettim alemi dünya dar dedim Ay dünya, arası sanki bir adım Denizi karayı ölçtüm aradım Adalar içinde var belli değil Avrupa Asya ayrı bir kıta Bir yıllık yol idi deveye ata Uçaklar sığdırdı beş on saata Daha neler çıkar dur belli değil Hırsızlar çalardı at ile para Şimdi çalıyorlar uçak-tayyare Bekar kalsam dünür olsam dullara İstenecek başlık ver belli değil Evlattan uşaktan fayda bekleme Binde bir bulunur o da tekleme Cahil insan gül ise de koklama Ayvası turuncu nar belli değil Ne oğluna güven ne de kızına Doğru söylen kulak vermez sözüne Yalvar yakar getiremen izine İçimde bir ateş kor belli değil Bu kahpe dünyanın sonu vefasız Beş günlük ömrünü geçir kavgasız Diyorlar Veysel'e sersem kafasız Başımda duman var kar belli değil

DÜNYADA TÜKENMEZ MURAD VAR İMİŞ

Dünyada tükenmez murad var imiş Ne alanı gördüm ne murad gördüm Meşakkatin adın Murad koymuşlar Dünyada ne lezzet ne tad gördüm Ölüm var dünyada yok imiş murad Günbegün artıyor türlü meşakkat Kalmamış dünyada ehli kanaat İnsanlar içinde çok fesat gördüm Nusverani Adil nerede tahtı Süleyman mührünü kimse bıraktı Resulü Ekrem'in kanunu haktı Her ömrün sonunda bir feryat gördüm Var mıdır dünyaya gelip de kalan Gülüp baştan başa muradın alan Muradı maksudu hepsi yalan Ölümü dünyada hakikat gördüm Dönüyor bir dolap çarkı belirsiz Çağlayan bir su var arkı belirsiz Veysel neler satar narkı belirsiz Ne müşteri gördüm ne hesap gördüm

EĞER GÖRSE İDİM GÖZ İLE SENİ

Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dermanı yoktur ilacı Vursam yaralasam söz ile seni Kurulma sevdiğim güzelim deyin Bağlanma karayı alları geyin Ben bir çoban olsam sen de bir koyun Seslesem elime tuz ile seni Koyun olsan otlatırdım yaylada Tellerini yoldurmazdım hoyrada Balık olsan takla dönsen deryada Düşürsem toruma bez ile seni Veysel der ismini koymam dilimden Ayrı düştüm vatanımdan ilimden Kuş olsan da kurtulmazdın elimden Eğer görse idim göz ile seni

EŞİN YOKTUR BULAMADIM

Senin aşkın beni mecnun Edem dedi olamadım Ben bu aşka hiç bir derman Çok aradım bulamadım Aşkın beni etti deli Kah boşaldım gahi dolu Candan sevdiğim güzeli Alam dedim alamadım Ben o yare olsam köle Sevdası var başa bela İsyan ettim bile bile Kusurumu bilemedim Ben bir ceset sen bir cansın Hem dinimsin hem imansın Bana benden yakın sensin Dost yolunda ölemedim Varım yoğum bir Veysel'in Peşinden tutuşmuş elim Ey benim nazlı güzelim Eşin yoktur bulamadım.

EY HOCAM KARIŞMA HİKMETULLAHA

Ey hocam karışma Hikmetullaha O derya derindir giren boğulur Allah birdir inanmışız Allaha İki diyen o dergahtan kovulur Aslım Türktür Elhamdüllah Müslüman Şükür Amentüye etmişiz iman Kalbime yaraşmaz şirk ile gumen Kalbimiz nur ile dolu sayılır Karışma hikmete halini konuş Müşkülat var ise üstad bul danış Bu sırrın aslına eren olmamış Bir ermiş varsa veli sayılır Sen mi attın dünyanın temel taşını Ne bilirsin yaradanın işini Görsene dünyanın yürüyüşünü Burdan söyle Vaşingtonda duyulur Yürü ileriye bakma geriye Nasıl işler bakmaz mısın arıya Nar-d-Allahın Nur-d-Allahın nurriye Cehennem yobazın yolu sayılır Cahil ile sohbet etmek zor olur Kulağı sağırdır gözü kör olur Her sözünde kavga niza var olur Cahiller dikenli çalı sayılır Yetişmeyecek yere elin uzatma Ben bilirim diye halkı aldatma Manasız mantıksız kem laf sarfetme Boş sözler kavganın dili sayılır Baykuş gibi durup durma yuvada İnsanlar kuş olmuş gezer havada Giriş Veysel kollarını sıva da Çalışan Allah'ın kulu sayılır.

GALİBA DÜNYANIN SONUNA GELDİK

Galiba dünyanın sonuna kaldık Gelin belli değil kız belli değil Ne nasihat duyduk ne öğüt aldık Sohbet belli değil söz belli değil Dünya güzellendi tadı kalmadı İnsanın edebi udu kalmadı Günahın sevabın adı kalmadı Hakikata giden iz belli değil Aylarca yol çeken develer atlar Onları kurtardı bu ferasetler İnsanlar yol için taktı kanatlar Yokuş belli değil düz belli değil Hasta gönlün tedavisi zoraldı Gizli sır kalmadı aşikar oldu İrenkler çoğaldı boya bozuldu Kumaş belli değil bez belli değil Veysel nene gerek dünyanın hali Kimi hasır dokur kimisi halı Tam çalgıya karıştırdık kavalı Davul belli değil saz belli değil.

GÖKLERDEN SÜZÜLDÜM TERTEMİZ İNDİ

Göklerden süzüldüm tertemiz indim Yere indim yedi renge boyandım Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm Çeşit çeşit türlü renge boyandım Azgın azgın çağlayarak akarak İnsafsızca tahrip edip yıkarak Ne utandım ne kimseden korkarak Kusur günah kirli renge boyandım Bir kuru sevdanın peşine düştüm Nice kayalardan taşlardan uçtum Irmağa kavuştum kendimden geçtim Utandım da kirli renge boyandım Yüzlerimi yere vurdum süründüm Çok dolandım ırmak oldum göründüm Eleklerden geçtim yundum arındım Kamilane karlı renge boyandım Irmak olup kavuşunca denize Dalgalandık coştuk taştık biz bize Çok zaman seyrettim aya yıldıza Aydın parlak nurlu renge boyandım Veysel yoktan geldim yok olup geçtim Ben deyenler yalan gerçeği seçtim Bir buhar halinde göklere uçtum Kayboldum o sırlı renge boyandım.

GÖNÜL SANA NASİHATİM

Gönül sana nasihatim Çağrılmazsan varma gönül Seni sevmezse bir güzel Bağlanıp da durma gönül Ne gezersin Şam'ı Şark'ı Yok mu sende hiç bir korku Terkedersin evi barkı Beni boşa yorma gönül. Yorulursun gitme yaya, Hükmedersin güne aya, Aşk denilen bir deryaya Çıkamazsın girme gönül. Ben kocadım sen genceldin, Başa bela nerden geldin Kahi indin kah yükseldin Şimdi oldun turna gönül. Bazı zengin bazı züğürt, Bazı usta bazı sakird Bazı koyun bazı aç kurt Her irenkten derme gönül Veysel gönülden ayrılmaz, Kahi bilir kahi bilmez, Yalan dünya yarsız olmaz, İster saçı sırma gönül.

GÜZELLİĞİN

Güzelliğin on para etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa. Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başk'olmasa. Güzel yüzün görülmezdi Bu aşk bende dirilmezdi Güle kıymet verilmezdi Aşık ve maşuk olmasa. Senden aldım bu feryadı Bu imiş dünyanın tadı Anılmazdı Veysel adı O sana aşık olmasa.

 HAYAL BANA YAKIN

Hayal bana yakın yar bana uzak Sevdası başıma dolanır gitmez Aşkına düşeli yar bana uzak Yüz bin öğüt versen biri kar etmez Senin aşkın beni kıldı urusvay Düşmüşüm peşinde koşarım hay hay Kabul et kapında beni de kul say Dost yoluna ölür aşık ar etmez Ey beni bu derde giriftar eden Eski muhabbeti kaldırdın neden Gönül ister kavuşmayı ölmeden Gül olmasa bülbül ah u zar etmez Beni yakan yansın aşkın narına Gönül düştü bir zalimin toruna Bakmaz mısın bu VEYSEL'in zarına Ah çeker ağlarım yar elim yetmez.

İSTANBUL

Sevgisi içimde yaşayıp duran Nazlı güzellerin şirin İstanbul Hayali kafamda hükümdar süren Görmez gözlerime görün İstanbul Ortasında deniz kenarlar kara Bu dünyada cennet olmuş kullara Mehtapta sandallar ne hoş manzara Sahildir yayladır yerin İstanbul Gemilerin gelir peşi peşine Şöhretin yayılmış hudut dışına Ayrı bir güzellik başlı başına Sevgi muhabbetin derin İstanbul Fatih Mehmet Sultan temeli kurdu Ondan sonra oldu Türklerin yurdu Edirne'den gelen o büyük ordu Ayyıldız bayrak nurun İstanbul Denizler kilidi boğazların var Dünyaya haykıran avazların var Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var Ferah tut gönlünün serin İstanbul Dünya güzelliği sendedir mevcut Hususi özenmiş yaratmış Mabut Herkesin gönlünde vardır bir maksut Halis Türk maksadın varın İstanbul Edipler şairler yetişmiş sende Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende Bir aciz kimseyim Veysel'im ben de Seversen olayım yarin İstanbul

İŞDE HİYLE SÖZDE YALAN OLMASA

İnsanoğlu doğru yoldan şaşmazdı İşde hiyle, sözde yalan olmasa Türlü türlü felakete düşmezdi İşde hiyle, sözde yalan olmasa İstemezdi alış verişte senet Kafalara yerleşmezdi ihanet Ne zina olurdu ne çapkın evlat İşde hiyle, sözde yalan olmasa Ne bir yetim hakkı ne de bir rüşvet Yanmazdı gönüller olurdu hep şad Derdim anlatırken denmezdi kapat İşde hiyle, sözde yalan olmasa Bu güzel sohbette olmazdı fıs fıs Çirkin ise meyyal olmazdı nefis Ne cinayet ne hırsız ne hapis İşde hiyle, sözde yalan olmasa Ortadan kalkardı günah musibet Aşıklar olurdu hak ve hakikat Herkes için açık olurdu cennet İşde hiyle, sözde yalan olmasa Tamuda olmazdı kullara ceza Olsa temiz ahlak ve husni-i rıza Hiç şüphe girmezdi gönüle göze İşde hiyle, sözde yalan olmasa Yalancılar belki kızar bu işe Yalan ayaktadır çıkamaz basa Kemlik düşünür mü kardeş kardeşe İşde hiyle, sözde yalan olmasa VEYSEL bu yollarda sarfeder nefes Herkesin elinde gezer bir kafes Binbir türlü derdi çeker mi herkez İşde hile, sözde yalan olmasa

KARA TOPRAK

Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sadık yarim kara topraktır. beyhude dolandım, boşa yoruldum Benim sadık yarim kara topraktır. Nice güzellere bağlandım kaldım Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum Her türlü istediğim topraktan aldım Benim sadık yarim kara topraktır Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi Kazma ile dövmeyince kıt verdi Benim sadık yarim kara topraktır Adem'den bu deme neslim getirdi Bana türlü türlü meyve bitirdi Her gün beni tepesinde götürdü Benim sadık yarim kara topraktır. Karnın yardım kazmayınan, belinen Yüzün yırttım tırnağınan, elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sadık yarim kara topraktır İşkence yaptıkça bana gülerdi bunda yalan yoktur herkes de gördü Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi Benim sadık yarim kara topraktır. Havaya bakarsam hava alırım Toprağa bakarsam dua alırım Topraktan ayrılsam nerde kalırım Benim sadık yarim kara topraktır. Bir dileğin varsa iste Allah'tan Almak için uzak gitme topraktan Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan Benim sadık yarim kara topraktır. Hakikat istersen açık bir nokta Allah kula yakın, kul da Allah'a Hakkın gizli hazinesi toprakta Benim sadık yarim kara topraktır. Bütün kusurumu toprak gizliyor Melhem çalıp yaralarım düzlüyor Kolun açmış yollarımı gözlüyor Benim sadık yarim kara topraktır. Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir eser Gün gelir Veysel'i bağrına basar Benim sadık yarim kara topraktır.

KIRK YAŞIMDAN SONRA KALBİME İLHAM

Kırk yaşımdan sonra kalbime ilham Erişti Mevladan bir ihsan oldu Hakk'ı bilenlere hazırdır her an İnkar edenlere sır nihan oldu Varlık noktasını açık gösterdi İrade-i cuz'un eline verdi Hakk'ı bilen her eşyayı Hak gördü Vücudun şehrine o sultan oldu Sağda solda arşta kürste her yerde Hazırdır münkirin gözünde perde Diyen bilmez bilen demez bir ferde Akıl ermez sırrı bir süphan oldu Zahir batın her irenkten görünür Gani doğar amma gahi dulunur Nerde baksan orda hazır bulunur Kim demiş hakkında lamekan oldu Nuru ile bu alemi kapladı Azimdir kerimdir gafurdur adı Sefil Veysel Hak'tan ister muradı Muradlar verecek cömertkan oldu.

KIZILIRMAK

Daima bulanın, asla durulman, Nedir bu sendeki hal, Kızılırmak? Çağlayıp akarsın, hiç mi yorulman? Seni zapteyleyemez göl, Kızılırmak. Bahar gelir, bulanırsın, coşarsın, Dalga vurur, kenarlara taşarsın. Dünya kurulalı böyle yaşarsın, Tükenmez ömrün var bol, Kızılırmak. Toplanır suların yayladan, köyden, Kuvvetler alırsın çeşmeden, çaydan. Fariğ olup vazgeçmen mi bu huydan? Kimseye vermezsin yol, Kızılırmak. Yel estikçe dağlar karın eritir, Güneş olur, çayır çimen yürütür; Dünyada bâkisin, hükmün câridir, Sana kuvvet verir sel, Kızılırmak. Zara dağlarından toplaşın gelin, Sivas'ın kenarın dolaşın gelin, Yıldız ırmağına ulaşın gelin, Göksu'yu beraber al, kızılırmak. Kızıldağ'dan doğru çıkıp gelişin, Kayseri'de Karasu'ya karışın, Cahdın nedir, yola devam çalışın, Delice ırmağın bul, Kızılırmak. Ulu sular ile akıp gidersin, Tavşanlı dağına bakıp gidersin, Uğradığın yeri yıkıp gidersin, Git Karadeniz'e dol, Kızılırmak. Veysel'in gözünden çağlayan sular; Derdim gizli durur, yüzlerim güler, Seni tutsun beni tutan uykular, Derin uykulara dal, Kızılırmak.

 MECNUN GİBİ DOLANIYORUM ÇÖLLERDE

Mecnun gibi dolanıyorum çöllerde Hayal beni yeldiriyor yel gibi Ah çeker ağlarım gurbet ellerde Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi Bir güzelin mecnunuyum ezelden Veremem telkini gelmiyor elden Yandım ateşine can u gönülden Görmesem günlerim uzar yıl gibi Hesapsız haftalar yıllar geçiyor Evvel benim idi şimdi kaçıyor Varıp düşmanlara derdin açıyor Beni görüp saklanıyor el gibi Zincirsiz kösteksiz bağladı beni Tatlı diliyle eğledi beni Yurdumdan yuvamdan eyledi beni Yarsız dunya malı bana pul gibi Aşkın beni deryalara daldırdı Bazı ağlatır da bazı güldürür İster azat eyler ister öldürür Sefil Veysel kapısında kul gibi

GİNE Mİ AĞLADIN KİRPİKLER NEMLİ

Gine mi ağladın kirpikler nemli Dostum niçin giyinmişsin karalar Çiğ düşmüş gül gibi yüzünden belli Senin derdin bu sinemi yaralar Aziz dostum seni kimler ağlattı Tecelli derdini derdime kattı Yalan dünya nicelerini ağlattı Kim bilir ki son mekanın nereler Bu can bu cesede girelden beri Aldık başımıza türlü kaderi Çaresiz çaresiz ileri geri Vakit gelir tamam olur sıralar Cefanın sefanın farkı yok bence Eğer düşünürsek inceden ince Her ikisi de son haddine varınca Dümdüz olur iniş yokuş dereler Mihnet-i dünyaya tahammül gerek Kahi ağlayarak kahi gülerek Geçti günüm gözyaşlarım silerek VEYSEL arar dertlerine çareler

HEPİMİZ BU YURDUN EVLATLARIYIZ

Bu nasıl kavgalar çirkin döğüşler Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Yolumuza engel olur bu işler Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Birleşiriz bir bayrağın altında Biz Türklerin ikilik yok aslında Yanar tutuşuruz vatan aşkında Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Hedef alıp dövüştüğün kardeşin Seni yaralıyor attığın taşın Topluma zararlı yersiz savaşın Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Herkes ilim deryasında yüzüyor Çıkmış ayın çevresinde geziyor Yazık bize yollarımız uzuyor Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Kitaplar yazılmış nasihat dolu Birlikte güçlenir gençliğin kolu Gençliğe emanet Atatürk yolu Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez Bulanık çeşmeden kimse su içmez Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

NELER YAPTI BANA KADER

Neler yaptı bana kader Uyansana kara bahtım Yel değdikçe erir gider Karşı dağda kara bahtım Tecellinin ters kalemi Bana dar etti alemi Dedim güzel sar yaremi Çıkageldi hora bahtım İçimden gitmez kederim Mihnet ile doldu derim Dünya kalsın ben giderim Bilet veren kara bahtım Yükün aldı gam kervanı Terk edip gider bu hanı Bilinmez nerde mekanı Göğe bahtım, yere bahtım Bu bir sır ki açıklanmaz Diyen bilmez, bilen demez Öyle bir yol giden gelmez Uzar gider ara bahtım Veysel söyler derdi çoktur Ecel gelir ölüm Haktır Saklanmıya imkan yoktur Ora bahtım bura bahtım

SABAHTAN BİR GÜZEL GÖRDÜM

Sabahtan bir güzel gördüm Suya gelmişti pınara Aradım aslını sordum Aşıkım hüsn-ü dilbere Bahçedeki taze fidan Seherde kalkmış uykudan Salınarak suya giden Ala gözlü kaşı kara Gider yolda üğrünerek Sandım aslı huri melek Cilveli nazlı gülerek Benleri var sıra sıra Boyu selvi çınar gibi Gökte turna döner gibi Dala bülbül konar gibi Avaz veriyor kuşlara Bülbül bağlıdır kafeste Kavuşursak son nefeste Gül bahçede bülbül seste Veysel yapış zülf-ü yare

SAKLARIM GÖZÜMDE GÜZELLİĞİNİ

Saklarım gözümde güzelliğini Her neye bakarsam sen varsın orda Kalbimde gizlerim muhabbetini Koymam yabancıyı sen varsın orda Aşkımın temeli sen bir alemsin Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın Merhabasın dosttan gelen selamsın Duyarak alırım sen varsın orda Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar Renklerin içinde nakşını saklar Karanlık geceler aydın şafaklar Uyanır cüml'alem sen varsın orda Mevcudatta olan kudreti kuvvet Senden hasıl oldu sen verdin hayat Yoktur senden başka ilanihayet İnanıp kanmışım sen varsın orda Hu çeker iniler çalınan sazlar Kükremiş dalgalar coşar denizler Güneş doğar perdelenir yıldızlar Saçar kıvılcımlar sen varsın orda Veysel'i söyleten sen oldun mutlak Gezer daldan dala yorulur ahmak Sen ağaç misali biz dalda yaprak Meyva çekirdeksin sen varsın orda

SALINIP GİDERKEN BOYUNU GÖRDÜM

Salınıp giderken boyunu gördüm Selvi miydi fidan mıydı boy muydu Eğmiş kaşlarını yayını gördüm Kılıç mıydı gamze miydi yay mıydı Güzel keklik gibi geziyor taşta Gören aşıkları yakar ateşte Avazı bülbülde sedası kuşta Keklik miydi turna mıydı toy muydu Taramış zülfünü dökmüş gerdana Yel estikçe dalgalanır her yana Dedim dilber çevir yüzün bak bana Gözleri yıldız al yanaklar ay mıydı Arasan dünyayı bulunmaz eşi Siyah bulut perdelemiş güneşi Ah çekti gözünden sel etti yaşı Deniz miydi derya mıydı çay mıydı VEYSEL şatır beyan eder derdini Terkedemem ezberini virdini Dilim tutup soramadım yurdunu Yayla mıydı kasaba mı köy müydü

SAZIMA

Ben giderim sazım sen kal dünyada Gizli sırlarımı aşikar etme Lal olsun dillerin söyleme yada Garip bülbül gibi ah u zar etme Gizli dertlerimi sana anlattım Çalıştım sesimi sesine kattım Bebe gibi kollarımda yaylattım Hayali hatır et beni unutma Bahçede dut iken bilmezdin sazı Bülbül konar mıydı dalına bazı Hangi kuştan aldın sen bu avazı Söyle doğrusunu gel inkar etme Benim her derdime ortak sen oldun Ağlarsam ağladın gülersem güldün Sazım bu sesleri turnadan m'aldın Pençe vurup sarı teli sızlatma Ay geçer yıl geçer uzarsa ara Giyin kara libas yaslan duvara Yanından göğsünden açılır yara Yar gelmezse yaraların elletme Sen petek misali Veysel de arı İnleşir beraber yapardık balı Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı Ben babamı sen ustanı unutma

SEN BİR CEYLAN OLSAN

Sen bir ceylan olsan ben de avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Bulunmaz dermanı yoktur ilacı Vursam yaralasam söz ile seni. Kurulma sevdiğim gözelim deyin Bağlanma karayı alları geyin Ben bir çoban olsam sen de bir koyun Beslesem elimde tuz ile seni. Koyun olsan atlatırdım yaylada Tellerini yoldurmazdım hoyrada Balık olsan takla dönsen deryada Düşersem toruma hız ile seni. Veysel der ismini koymam dilimden Ayrı düştüm vatanımdan ilimden Kuş olsan da kurtulmazdın elimden Eğer görsem idi göz ile seni.

SENİN YOLUNDA YOLUNDA

Heder oldu gençlik çağım Senin yolunda yolunda Soldu çiçeğim yaprağım Senin yolunda yolunda Ben ne idim nasıl oldum Kahi doldum kah boşaldım Yandım yakıldım kül oldum Senin yolunda yolunda İşte geldi sonbaharım Beni ister sadık yarim Heder oldu namus arım Senin yolunda yolunda Elinden bir dolu içtim Türlü türlü derde düştüm Cümle varlığımdan geçtim Senin yolunda yolunda Dilsiz oldum pepelendim Yağmur oldum sepelendim Toprak oldum tepelendim Senin yolunda yolunda Sana uzanan el oldum Kahi uslu kah del'oldum Naçizane Veysel oldum Senin yolunda yolunda

SİZ SAĞ OLUN BİZ SELAMET GİDELİM

Kalktı deli gönül kısmet ayrıldı Siz sağ olun biz selamet gidelim Sılayı görmenin zamanı geldi Siz sağ olun biz selamet gidelim Enstitü mektebi Hasanoğlun'dan Sanki ayırdılar cesedi candan Irkımız neslimiz aslı bir kandan Siz sağ olun biz selamet gidelim Geçtik baharı getirdik yazı Zamanı gelince hatırlan bizi Arzuluyom Sarkışla'yı Sivas'ı Siz sağ olun biz selamet gidelim Helal olsun hakkım var ise size Hakkınızı helal edin siz bize Sağ olursak yine gelir yüz yüze Siz sağ olun biz selamet gidelim Veysel'in dönüyor içinde sıla Uzadı günlerim benzer bir yıla Sılada yavrular bakıyor yola Siz sağ olun biz selamet gidelim SON ŞİİRİ Selam saygı hepinize Gelmez yola gidiyorum Ne şehire ne de köye Gelmez yola gidiyorum Gemi bekliyor limanda Gideceğim bir ummanda Gözüm kalmadu cihanda Gelmez yola gidiyorum Eşim dostum yavrularım İşte benim sonbaharım Veysel karanlık yollarım Gelmez yola gidiyorum

TÜRKÜZ TÜRKÜ ÇAĞIRIRIZ

Dünya dolsa şarkıyılan Türküz türkü çağırırız Yola gitmek korkuyulan Türküz türkü çağırırız Türküz Türkler yoldaşımız Hesaba gelmez yaşımız Nerde olsa savaşırız Türküz türkü çağırırız Türklerdir bizim atamız Halis Türküz kanı temiz Şarkı gazeldir hatamız Türküz türkü çağırırız Bayramlarda düğünlerde Toplantıda yığınlarda Sıkılınca dar günlerde Türküz türkü çağırırız Yaylalarda yataklarda Odalarda otaklarda Koyun gibi koytaklarda Türküz türkü çağırırız Su başında sulaklarda Türkün sesi kulaklarda Beşiklerde beleklerde Türküz türkü çağırırız Hep beraber gelin kızlar Bile coşar o yıldızlar Koşulunca çifte sazlar Türküz türkü çağırırız İnler Veysel arı gibi Bülbüllerin zarı gibi Turnalar katarı gibi Türküz türkü çağırırız

TÜRLÜ TÜRLÜ SEDA VERİR AĞAÇLAR

Yel estikçe dalgalanır dalları Türlü türlü seda verir ağaçlar Tertip olmuş kuğu gibi dilleri Türlü türlü seda verir ağaçlar Bahar gelir yaprak açar yaz olur Aşka düşen ateş olur köz olur Kaval olur keman olur saz olur Türlü türlü seda verir ağaçlar Yel değdikçe ince dallar ses verir Yeşil yaprak etrafına sus verir Aşılarsan meyvesini has verir Türlü türlü seda verir ağaçlar Balta gelir yalağından yadeder Usta gelir keman yapar ud eder Yanık sesli kaval ne feryadeder Türlü türlü seda verir ağaçlar Davul olur gümbür gümbür gümüler Zurna olur ince sesle ininler Gıranata derdlerimi yeniler Türlü türlü seda verir ağaçlar Kalem olup her lisanda okuyor Ana sesi ciğerimi yakıyor Dallarda çeşitli kuş şakıyor Türlü türlü seda verir ağaçlar.

UYAN BU GAFLETTEN

Devri Cumhuriyet asrı yirmi Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Dünya ayaklanmış aya gidiyor Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Bırak sar'öküzü varsın yayılsın Set çekme gözlere herkes ayılsın Her köşeye bir fabrika koyulsun Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Yürüyen yolcuyu çekme geriye Dikkat eyle karıncaya arıya Gidiş böyle kavuşaman huriye Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Zarara gelmez sana kaçınma sazdan Günahın korkusu çıkmıyor bizden Vazgeç demiyorum sana namazdan Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Destekle fakiri okut yetimi Bu hayırlar dinimizce kötü mü İdrak eyle hidrojeni atomu Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Dökülen yağmurun kilogramı Ölçmüs biçmiş metre midir kare mi Çok yatarsın azdırırsın yaramı Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Bu işler bir ibret değil mi bize Göklere fırlıyor bu kadar füze İstiyor aydaki sırlari çöze Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Diyor ki dünya evvel su imiş Oku anla dünya nedir ne imiş Yükselenler bilgi ile büyümüş Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Allahın varlığı mevcut insanda İlim akıl fikir sermaye sende Çalıştır gemiyi otur dümende Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Hiç bir şey bilmezsen dik biraz kavak Boş gezene derler serseri salak Yumma gözlerini dünyaya bir bak Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Veysel ne durursun herkes gidiyor Zaman uymaz sen zamana uy diyor Fen çok büyük kerameti yuduyor Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

UYANDIM KUŞLARIN İNCE SESİNE

Uyandım kuşların ince sesine Seherle birlikte iniler durur Ses verdim sesine bilircesine Aşıkın derdini yeniler durur. Baharda çağlayan bulanık sular Durmadan kendini taşlara çalar Eşinden ayrılmış bir geyik meler Dağlar sadâ verir iniler durur VEYSEL de yaralı geyik gibidir Kapalı dertlere höyük gibidir Ne sarhoştur ne de ayık gibidir Sinesi kös gümüler durur.

UYANMADI KARA BAHTIM

Çok yalvardım çok yakardım Uyanmadı kara bahtım Şansım küsmüş etmez yardım Uyanmadı kara bahtım Uyur uyanmaz ikbalim Nic olacak benim halim Boynuna olsun vebalim Uyanmadı kara bahtım Kader kadere eş oldu Ağladım gözüm yaş oldu Uzun boylu savaş oldu Uyanmadı kara bahtım Tecellim bozuk temelden Gitti gençlik çıktı elden Aşka mahkumuz ezelden Uyanmadı kara bahtım Kısmet beni diyar diyar Dolandırır bilmem ne var Veysel oldu candan bizar Uyanmadı kara bahtım

UZUN İNCE BİR YOLDAYIM Uzun

ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldeyim Gidiyorum gündüz gece Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece Uykuda dahi yürüyom Kalmaya sebeb arıyom Gidenleri hep görüyom Gidiyorum gündüz gece Kırkdokuz yıl bu yollarda Ovada dağda çöllerde Düşmüşüm gurbet ellerde Gidiyorum gündüz gece Şaşar Veysel işbu hale Gah ağlayan gahi güle Yetişmek için menzile Gidiyorum gündüz gece

VATAN SEVGİSİNİ İÇTEN DUYANLAR

Vatan sevgisini içten duyanlar Sıtkı ile çalışır benimseyerek Milletine, Ulusuna uyanlar Demez neme lazım, neyime gerek Her ferdin hakkı var, bizimdir Vatan Babamız, dedemiz döktüler al kan Hudut boylarında can verip yatan Saygıyle anarız, şehit diyerek Vatan aşkı ile çalışan kafa Muhakkak erişir öndeki safa Tesir nüfuz olur her bir tarafa Herkes onu büyük tanır severek Olmak istiyorsan dünyada mesut Hakka halka yarayacak bir iş tut Çalıştır oğlunu, kızını okut İnsan olmak için okumak gerek Vatan bizim, ülke bizim, el bizim Emin ol ki her çalışan kol bizim Ayyıldızlı bayrak bizim, mal bizim Söyle Veysel öğünerek, överek.

YARİN BEYAZ GERDANINDA

Yarin beyaz gerdanında Türlü türlü haller gördüm Sıralanmış her yanında Yıldız gibi benler gördüm Yar ile tenha buluştuk Gizli dertlerimiz açtık Hayli bir zaman konuştuk Dudağında ballar gördüm. Dudu diller inci dişler Ahu gözler o bakışlar Kesme kakül sırma saçlar Zülüfünde teller gördüm. Elmas küpe kulağında Güller açmış yanağında Seher vakti dost bağında Taze açmış güller gördüm. Söylenir sevdan Veysel'i Aşıktır aşığın temeli Ben o yari görmeyeli Aylar geçti yıllar gördüm

YETER GAYRİ YUMMA GÖZÜN KÖR GİBİ

Kambur felek sanki beni kayırdı Eşten dosttan nazlı yardan ayırdı Gizli sırrım memlekete duyurdu Sanki benim bir ettiğim var gibi Kimine at vermiş estirir gezer Kimine aşk vermiş coşturur gezer Kimine mal vermez koşturur gezer Sanki bunu zengin etmek zor gibi. Bir kısmına yayla vermiş köy vermiş Bir kısmına büyük büyük pay vermiş Sevdiğine güzellikle boy vermiş Al yanaklar şule verir nur gibi Birinin aklı yok deli divane Bir kısmı muhtaçtır acı soğana Bir kısmını zengin etmiş yan yana Şimdi kendi saklanıyor sır gibi Kimine saz vermiş çalar eğlenir Kimi zevk içinde güler eğlenir Veysel gözyaşlarını siler eğlenir Yeter gayrı yumma gözün kör gibi

MEKTUP

 Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan Gözetme yolları, gel deyi yazmış. Sivrialan köyünden, bizim diyardan Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış. Beserek'te lale sümbül yürüdü Güldede'yi çayır çimen bürüdü Karataş'ta kar kalmadı eridi Akar gözüm yaşı sel deyi yazmış. Eğlenme gurbette yayla zamanı Mevla'yı seversen ağlatma beni Benek benek mektuptadır nişanı Gözyaşım mektupta pul deyi yazmış. Kokuyor burnuma Sivr(i)alan köyü Serindir dağları, soğuktur suyu Yar mendil göndermiş yadigar deyi Gözünün yaşını sil deyi yazmış. Veysel bu gurbetlik kar etti cana Karıştır göçünü ulu kervana Gün geçirip firsat verme zamana Sakın uzamasın yol deyi yazmış.

MEMLEKETE DESTAN OLDUM

Memlekete destan oldum Karım beni beğenmedi Eşten oldum dosttan oldum Yarim beni beğenmedi Ne söylesem "deli" dedi "Meyva vermez çalı" dedi "Açma bana kolu" dedi Sarım beni beğenmedi Ben gönlümün valisiyim Altı çocuk velisiyim Bir güzel delisiyim Durum beni beğenmedi Yine düştüm dilden dile Gözyaşlarım sile sile Attı beni gurbet ele Yarim beni beğenmedi Geçti güzelliğin çağı Gölköy'e kurdum otağı Güz geldi döktü yaprağı Dalım beni beğenmedi Veysel yönüm yare döndüm Lodos değmiş kara döndüm Yeşillenmiş yare döndüm Pirim beni beğenmedi

MİMAR

 Bu dünyayı kuran mimar Ne boş sağlam temel atmış İnsanlığa ibret için Kısım kısım kul yaratmış Kimi yaya kimi atlı Kimi uçar çift kanatlı Dünya şirin baldan tatlı Eyvah balı tuza katmış Kazması yok küreği yok Ustası var çırağı yok Gök kubbenin direği yok Muallakta bina çatmış Bu çark böyle döner durmaz Ehli aşklar yanar durmaz Aşk meyinden kanar durmaz Sevgi muhabbet yaratmış Hep biliriz dünya fani Oyalıyor seni beni Adem atadan bu yana Nice insan gelmiş gitmiş Bu dünyaya gelen gülmez Bir yok var ki giden gelmez Bu hikmeti kimse bilmez Ona sır demiş kapatmış Bu nizamı böyle kurmuş Kendi çekilmiş oturmuş VEYSEL'e türlü dert vermiş Durmadan derman aratmış

NASİHAT

 Kulak ver sözüme dinle arkadaş! Uyma lak lak edip gülüşenlere! Meşgul eder seni işinden eyler, Karışırsın tembel, perişanlara Adım at ileri, geriye bakma! Bir sağlam iş tut, elden bırakma! Saçma sapan sözler, hep delme takma, Allah'ın yardımı çalışanlara! İleriyi gören, geriye bakmaz! Tuttuğu işi elden bırakmaz! Allah cömert ama ekmek bırakmaz, Oturup geçmişi konuşanlara! Maziye karışmış yıllarda, ayda! Geçmişi konuşmak, sağlamaz fayda! Gören göze ibret vardır her işte! Seyret gökyüzünde yarışanları!!

YURT ÜRÜNLERİ

Bu dünyanın meyvesini Yesem amma yesem amma Arasam bulsam hasını Yesem amma yesem amma Amasya'nın elmasını Zile pekmez çalmasını Sivas'ın da kıymasını Yesem amma yesem amma Gezsem Tokat'ın bağını Emleğ'in taze yağını Erzurum'un kaymağını Yesem amma yesem amma Konya'nın güzel buğdası Sivas'ta Çorum'da hası Ayıntab'ın çiğ köftesi Yesem amma yesem amma Güzel olur Türkmen kızı Yanakları kıpkırmızı Diyarbakır'ın karpuzu Yesem amma yesem amma Mersin Dörtyol portakalı Maraş'tan da pirinç gelir Malatya'da dut zerdali Yesem amma yesem amma Ah İzmir'in kuş üzümü Pek severim boğazımı Kazova'nın yaş üzümü Yesem amma yesem amma Kastamonu'nun kendiri Bursa'nın ipek mendili Edirne'nin boş pendiri Yesem amma yesem amma İstanbul Ankara ayar Her ne dersen bunlarda var Şarap pirzolayı sever Yesem amma yesem amma Samsun ve Bafra tütünü Alsam Urfa'nın atını Avlarda keklik etini Yesem amma yesem amma Adana'da biter pamuk Geze geze hep usandık Trabzon'da çoktur fındık Yesem amma yesem amma Uğradım Muş'a Van'a Gümüş takım lüzum buna Sade yağdan bir kaygana Yesem amma yesem amma Gahi uslu gahi deli Çirkinleri neylemeli Bulsam bir Gürcü güzeli Sarsam amma sarsam amma Veysel niden sözü savı Yedin içten aldı tavı Gönlünden hayal pilavı Yedim amma yedim amma.​

Yorumlar

Popüler Yayınlar